Çağdaşlık ve Moda gibi kavramlarla kodlanan, yüksek gelir ve rahat yaşam söylemleriyle kilitlenen zihinler, başka bir şey düşünmeye dahi izin vermeyen kültürel istila ile esir edilmiş nesilleri ortaya çıkardı. İslam dünyasındaki bu durum, “biz adam olmayız” diye söze başlamayı entellik olarak görecek kadar sefilleştirdi müntesiplerini.
Öteki dünyada ise sosyolojik, psikolojik ve siyasi nedenlerle İslam ve müslüman hakkında bir yargı oluşturulduğu ve buna bağlı olarak da gerici, barbar vb. tanımlamaya gidildiği dikkat çekmektedir. Zira olduğu gibi görülmesi ve bilinmesi hâlinde İslam, modern dünyanın çözümsüzleştirdiği sorunlara çözüm, ümitsizleştirdiği insanlara umut olacaktır. Ancak müslümanların, islamın temsilcisi olarak görülmesini sağlayacak bir duruş ortaya koymaları gerekmektedir.
Değersizleştirilen dolayısıyla sadece hizmet edebileceği kendisine öğretilen insanlara, değerli ve eşit varlık olduğunu öğreten İslam’a, ilginin artması, ihtida edenlerin sayısının hızla yükselmesi anlamına gelmektedir. Bu zalimlerin hiçbir zaman hoşlanmayacağı bir durumdur. Bu, nedenle vahyin geldiği ilk gün ortaya çıkan Ebu Cehillerin tepkisi, tekrarlanarak, başta Hz. Peygamber’e (sav) saygısızlık ve hakaret, özgürlük kalkanının ardında normal bir eyleme dönüştürüldü. O’na saygısızlıkla başlayan süreç , salgın bir hastalığa dönüştü. Ayetlerin ve hadislerin, samimiyetine katkı yapamadığı maraz kalpler bu hastalıktan fazlasıyla nasiplendi.
Kurtuluşun yolu süreci tersine çevirmekten geçmektedir.