Din ve Medeniyetin Kurucu Metinleri

Dini metinlerin etkin olabilmesi, yani insanları hidayete ve dosdoğru yola iletebilmesi, kendilerine ilişkin bilincin zindeliğine bağlıdır. Bilincin parçalanması, tarihin her döneminde olduğu gibi yeni ve sahte odakların zuhurunu ya da inşasını kaçınılmaz kılacaktır. Söz gelimi Kur’an’ın herkes tarafından anlaşılabileceği söylemi, gerçeğin vurgulanmasının ötesinde yeni bir işlev üstlenmiştir. Öncelikle bu çıkış iddia sahiplerini ayrıcalıklı kılmış, hatta bazılarını otorite haline getirmiştir. Yeni otoriteler, nelerin doğru, nelerin yanlış olduğunu anlatabilmek için, nelerin kaynak olup olamayacağına ve hangi referansların doğru olduğunu belirleme yetkisine de sahip olacaktır. Zira imanın salih amel ile tezahüründe olduğu gibi, sözün eylemle sonuçlanması ve bunun da niyetle ilişkili olması gerekirken, temel argüman ‘anlama’ odaklı olarak gün yüzüne çıkmıştır. Burada anlayan esas aktördür; dolayısıyla metin onun anladığını söylemek zorundadır. Söylemeyenler ise, ona göre, sahih metin değildir. Hadis ile başlayan bu sürecin bazı ayet ve kıssalar için de dillendirilecek kadar ilerlemesi, bilincin parçalanmış olması nedeniyle kolay olmuştur.

Buradaki yıkım süreci, ‘en doğrusunu Allah bilir’ ifadeleriyle, acziyetini beyan ederek konuyu kapatan selef alimlerin anlamadıkları iddiasıyla başlamıştır. Şimdilerde ise farklı değerlendirme yapanların ‘gelenekçi’, ‘ideolojik hadisçi’, ‘ geçmişi kutsayan’ vb. mahkum edici beyanlarla, ne dediğine kulak vermeye bile gerek duyulmadan yok sayılmalarını mümkün kılmıştır. Hatta onlarla dalga geçmek, yeni jargonla, ‘büyük adam’ olmanın işareti olarak görülmektedir. 

Bu durumda, bilmekten ziyade ‘olmak ve yapmak’ kelimeleriyle bütünleşmiş olan dini söylem, bireyin hayatında fiilî tezahürü ötelemeye başlayacaktır. Dolayısıyla namazdan ziyade, namazın nereden öğrenildiği; hadisin sıhhati değil, rivayet üzerinden hadisin kaynak değerine yapılan atıf önemlidir.  Temelde aktör değişimiyle başlayan ve şeri delillere ilişkin hiyerarşinin yeniden düzenlendiği bu süreçte, farklı anlam yüklemeleriyle çıkarılan gürültü bir tarafa bırakılarak, anlaşılamadığı için hayata geçirilemeyen bir ayetin olup olmadığının sorgulanması büyü bozumu etkisi yapacaktır.

Share on facebook
Facebook
Share on whatsapp
WhatsApp
Share on twitter
Twitter
Share on linkedin
LinkedIn
Share on email
Email
Share on print
Print

Kişi dostunun dini üzeredir..

  • Özgeçmişi
  • Kitapları
  • Danışmanlıkları
  • Konferansları
  • Düşünce Günlüğü
  • Makaleleri
  • Basından
  • İletişim

Abone ol

© 2018 All rights reserved​

Prof. Dr. Yavuz Ünal