عَنْ جَابِرٍ قَالَ لَمَّا رَجَعَتْ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُهَاجِرَةُ الْبَحْرِ قَالَ « أَلاَ تُحَدِّثُونِى بِأَعَاجِيبِ مَا رَأَيْتُمْ بِأَرْضِ الْحَبَشَةِ » . قَالَ فِتْيَةٌ مِنْهُمْ بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ بَيْنَا نَحْنُ جُلُوسٌ مَرَّتْ بِنَا عَجُوزٌ مِنْ عَجَائِزِ رَهَابِينِهِمْ تَحْمِلُ عَلَى رَأْسِهَا قُلَّةً مِنْ مَاءٍ فَمَرَّتْ بِفَتًى مِنْهُمْ فَجَعَلَ إِحْدَى يَدَيْهِ بَيْنَ كَتِفَيْهَا ثُمَّ دَفَعَهَا فَخَرَّتْ عَلَى رُكْبَتَيْهَا فَانْكَسَرَتْ قُلَّتُهَا فَلَمَّا ارْتَفَعَتِ الْتَفَتَتْ إِلَيْهِ فَقَالَتْ سَوْفَ تَعْلَمُ يَا غُدَرُ إِذَا وَضَعَ اللَّهُ الْكُرْسِىَّ وَجَمَعَ الأَوَّلِينَ وَالآخِرِينَ وَتَكَلَّمَتِ الأَيْدِى وَالأَرْجُلُ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ فَسَوْفَ تَعْلَمُ كَيْفَ أَمْرِى وَأَمْرُكَ عِنْدَهُ غَدًا . قَالَ يَقُولُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « صَدَقَتْ صَدَقَتْ كَيْفَ يُقَدِّسُ اللَّهُ أُمَّةً لاَ يُؤْخَذُ لِضَعِيفِهِمْ مِنْ شَدِيدِهِمْ » .
Cabir (ra.) şöyle dedi:
“Habeşistan muhacirleri Rasûlullah’ın (sav.) yanına döndüklerinde, Hz. Peygamber onlara;
“- Bana, Habeşistan diyarında gördüğünüz ilginç şeylerden bahsetsenize!” dedi. Onlardan bir genç;
“- Elbette, ey Allah’ın rasûlü, dedi ve şöyle devam etti: Bir gün otururken onların yaşlı rahibelerinden biri, başının üstünde bir su küpü olduğu halde yanımızdan geçti. Az sonra kadın bir gence rastladı ve genç bir elini rahibenin omuzları arasına koyup onu itti. Kadın dizlerinin üzerine düştü ve küpü kırıldı. Kadın yerden kalkınca gence yöneldi ve;
“- Ey zalim! Allah kürsüyü kurduğu, yaratılmışların evvelini ve âhirini toplayıp hesaba çektiği, ellerin ve ayakların dile gelip yaptıklarını anlattıkları günde sen bana yaptığın zulmün ne demek olduğunu bileceksin! Yarın Allah’ın huzurunda benim hâlimle, kendi hâlinin ne olduğunu göreceksin!” dedi.
Râvî der ki: Bunları dinleyen Rasûlullah (sav.) şöyle söyledi:
“Râhibe doğru söylemiş, doğru söylemiş. Allah, zayıfların intikamını güçlülerden almayan bir ümmeti nasıl kutsayıp temizler?” M004010 İbn Mâce, Fiten, 20
Bu noktada zulüm kavramının üzerine biraz düşünmek gerekmektedir. Zira hakkın gasp edilmesi zulümdür. Ancak hak etmediği halde birine bir i hakkın teslimi de zulümdür. Bunların başında rububiyeti Allah’tan başkasına teslim, ya da paylaştırma gelmektedir.
Zihin oyunlarına yenik düşmemek için, hak-hukuk ve sorumluluk kavramlarının doğru analiz edilmesi gerekmektedir. Zalim kavramını başkası üzerinden düşünmek, kişinin burnunun ucunu görmesini yani kendi zalimliğini fark etmesini engellemektedir. Amerika ile kan bağı olanlar, kan gölünde dönüştürdüğü mazlum coğrafyalarda, asıl aktörü göz ardı ettirecek bir dille garibanları suçlarken, doğal olarak kendi bilgeliklerini de ispatlamış olmaktadırlar. Ancak hesap günü, “yaptım ama neden yaptım bi de bana sor” repliği işe yaramayacak
عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَقُولُ « اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْفَقْرِ وَالْقِلَّةِ وَالذِّلَّةِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ أَنْ أَظْلِمَ أَوْ أُظْلَمَ »
Ey Rabbim, fakirlikten, yokluktan, zilletten sana sığınırım. Zulmetmekten ve zulme uğramaktan da sana sığınırım, Rabbim.
D001544 Ebu Davud, Tefriu’ ebvabi’l-vitr, 32